Tüm ömrünüz 8 saniye olsaydı ne yapardınız? Sadece 8 saniye…
Bu soruyu sormama vesile olan bir film. Yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak’ın yaptığı, başrollerini Esra İnal, Fırat Çelik, Fahri Yardım, Mehmet Kurtuluş ve Salih Kalyon'un üstlendiği, 2015 yılı Türk-Alman ortak yapımı olan bu film adını yalın bir gerçekten alıyor.
Nasıl ve neden anlatayım; Dünyamız güneşin çevresinde 1 yılda dönüyor hepimizce bilinen gerçek. Pek bilmediğimiz, muhtemelen sadece meraklıların bildiği diğer gerçek ise güneşin, içinde yer aldığı samanyolu galaksisinin çevresinde döndüğü. Güneşin bir tam dönüşü dünya yılı ile 220 milyon yıl sürüyor.
Yani güneşin bir yılı dünya yılı ile 220 milyon yıl demek oluyor.
Basit bir orantı ile dünyada 70 yıl yaşayan bir insanın ömrü, güneş yılına göre sadece 8 saniye sürüyor. Ne yaparsak, ne yaşarsak hepsi bu 8 saniye içinde olup bitiyor.
Yani; Sevgiyi bulmak için de, iz bırakmak, okumak, yazmak, öğrenmek, büyümek, büyütmek için de, kalp kırmak ve kırdıysak o kalbi onarmak için de, üzmek ve üzülmek için de, işiniz de başarılı olmak, ailenizle zaman geçirmek için de… Sizin için önemli olan her ne ise onu, onları gerçekleştirmek için sadece 8 saniyeniz var. O kadar...
Filmde ön plana çıkan mesaj ise; “Hayatta cesaret, korkusuz olmak değil, korkulara rağmen harekete geçmektir...”
Harekete geçmek, düşünceyi ve kararı eyleme dökmek, yaşamı değerli kılan, o 8 saniyeye anlam katan şey aslında. Düşünce boyutunda kalan tüm iyi fikirler, kullanılmayan tüm yetenekler kişisel hayatımızın yükleri, çöpleri ve en çok da pişmanlıkları oluyor sonuçta.
Son söz Dale Carnegie’den olsun; “Bugün bir adım atmayanın, yarın nasıl koşacağını düşünmesi ona üzüntüden başka bir şey veremez.”
Düşünün, karar verin, mükemmel olmayı, şartların mükemmel olmasını beklemeyin, harekete geçin. Olmayı istediğimiz “biz” için, olmasını istediğimiz şey için çok da zamanımız olmayabilir unutmayın.